Ağırlığı Ölçülemeyen Boşluklar
- Meltem Şenocak

- 14 Haz
- 3 dakikada okunur
Görünmeyen Babalar ve Duyulmayan Yaslar Üzerine
Her “kutlanması gereken özel gün” geldiğinde, zihnimde önce kutlamayanlar beliriyor. Annesini ya da babasını kaybetmiş olanlar… Hiç anne ya da baba sevgisi yaşamamış olanlar… Sevilmemiş, duyulmamış, görülmemiş çocukluklar…
Bu “özel” günler, kimileri için çiçekli kartlar ve güzel anılarla gelirken, kimileri için derin bir sessizlikle beraber geliyor.
Bu yazıda, Babalar Günü yaklaşırken, herkesin bu günü kutlamadığını hatırlatarak, kaybı başka bir yerden ele almak istedim.
Henüz hayatta olan ama yokluğu, varlığından daha fazla hissedilen babaların çocuklarından bahsedelim istedim.
Bazı babalar figür olarak, fiziksel olarak oradadır ama duygusal olarak yok gibidir.
Sesini duymazsınız, gözünüzün içine bakmaz, sizi anlamaya çalışmaz. Varlığı bir yokluktur, yükü ağır bir boşluktur.
İşte bu yazı, o görünmeyen babaların ve duyulamayan yasların ağırlığı üzerine bir düşünme alanı olsun istedim.
Bazı kayıplar sessizdir. Adı konulmaz, töreni yapılmaz. Çünkü ortada ölüm gibi belirgin bir kayıp yoktur. Ama içte, ilişkisizlikten doğan bir eksiklik vardır. O eksiklik, zamanla büyür.
Ve çocuk, baba hâlâ hayattayken bile, onun yokluğunun yasını tutar. Ama bu yas, sessizdir. İsimsizdir. Ne tamamen tutulabilir, ne de tümüyle reddedilebilir. Çünkü kaybedilen şey, aslında hiç yaşanamamış bir ilişkidir. Hiç kurulmamış bir bağ, hiç söylenmemiş bir söz, hiç dokunulmamış bir duygudur.
Babalar Günü, bazı kalplerde mutluluğa değil, sessizliğe yer açar. Kutlama mesajları, mağaza kampanyaları, sosyal medya paylaşımları, görünmeyen bir eksikliği daha da görünür kılar.
Bazıları için bu gün, bir varlığı onurlandırma değil, bir yokluğu taşıma günüdür. Bir zamanlar orada olması gereken ama asla tam olarak var olamayan bir figürün hatırlanma günüdür.
Baba figürü, birçok kişi için güvenin, yönün, aidiyetin sembolüdür. Peki ya bu figür hayattaysa ama bir türlü yaklaşmıyorsa? Ya sizi dinlememişse, duygularınıza alan açmamışsa? Ya sadece orada bulunmuş ama hiç temas etmemişse?
Bazen bu babalar naziktir, sorumluluk sahibidir, dışarıdan bakıldığında örnek gösterilir. Ama çocuğun iç dünyasına teması yoktur. Baba, oradadır ama ruhsal olarak yok gibidir.
Ne duygularını paylaşır, ne çocuğun duygularına yer açar. Bu da bir çocuğun içinde sessizce büyüyen bir "neden" bırakır:
“Beni neden sevmedi?” “Ben yeterince önemli değil miydim?” “Ben mi fazlaydım, yoksa hep eksik miydim?”
Böyle bir babanın çocuğu, yıllar içinde çelişkili duygularla baş başa kalır. Özlemle iç içe geçmiş bir öfke, hayal kırıklığına karışan bir suçluluk hissi...
Bir yanıyla onu özlerken, diğer yanıyla
“Zaten hiç gerçek bir ilişki kurmadık ki” diyen bir taraf..
Kırgınlık duymaktan bile utanır bazen çocuk çünkü ortada "kötü" bir şey de yok gibidir. Ama işte tam da bu belirsizlik, duygusal boşluğu daha da derinleştirir.
Yas, sadece kaybedilenin ardından ağlamak değil; kaybedilenin gerçekten ne olduğunu da fark etmektir.
Oysa bu tür babalarda, kayıp soyuttur. Yaşanamamış bir yakınlık, kurulmamış bir bağ, yarım kalmış bir ihtiyaçtır.
Çocuklukta kurulamayan güvenli bağ, yetişkinlikte zor kurulan ilişkiler, sürekli onay arayışı, değersizlik hissi ve kendiliğe dair derin çatlaklar olarak kendini gösterir.
Görünmeyen bir babanın gölgesi, zamanla kişinin benliğine siner. O boşluk, bir iç ses olur bazen.
“Yakınlık istemek fazla mı olur?” “Sevgiye layık mıyım?”
Çocuğun iç dünyasında oluşan baba imgesi, bir birey olarak değil; içselleştirilmiş bir yokluk olarak kalır.
Bu yokluk, bireyin içsel çatışmalarında görünür olur.
Kimi zaman ilişkilerde geri çekilerek,
Kimi zaman kendine karşı acımasız bir dille,
Kimi zaman sevgiyi hak etmek için aşırı çaba göstererek...
Babalar Günü, işte tam da bu soruların sessizce yüzeye çıktığı bir gündür bazıları için. Bu yazıyı da biraz olsun kutlamayanların sesi olabilmek adına yazmak istedim.
Bugün herkes için çiçekli kartlar, mutlu fotoğraflar, kahkahalar günü olmayabilir. Bazıları için de bu, bir boşluğu hissetme, bir yas tutma günüdür.
Kutlamıyorsanız, üzülüyorsanız veya hiçbir şey hissetmiyorsanız… Hepsi kabul, hepsi geçerli...
Bazı yoklukların gerçekten bir ağırlığı vardır, ve o ağırlık, bazen en sessiz duygularla taşınır.
Bu duygular tanıdık geldiyse...
Yas, karmaşık duygular ve görünmeyenler üzerine konuşmak isterseniz randevu için tıklayabilirsiniz:




Yorumlar